RAMAZAN BAYRAMI İSLÂM MİLLETİ’NE KUTLU OLSUN!

İstanbul, 30 Mart 2025

ORUÇLARIMIZLA, İBADETLERİMİZLE, TÖVBELERİMİZLE DİRİLME, YAKILIP YIKILAN İSLÂM ÜLKELERİNİN KURTULUŞU İÇİN ASIL ADIMLARI ATMA

Allah’ın bize lütfettiği, her yıl imdâdımıza gönderdiği kutlu ay, Ramazan ayı, bin dört yüz kırk altıncı kez yine geldi. Bu geliş, onun ulvî vazifesidir. Kıyamet kopuncaya kadar da bu görevine devam edecek. Ne mutlu ona! Ne mutlu bize!

Oruç ki, insanı düşündürür. Geçmişine döndürerek ona olup bitenin muhasebesini yaptırır. Ömrün yanlış ve doğrularını insanın önüne serer. Bayrama çıkarken, insan daha bilinçli, daha güçlü ve daha umutludur.

Ramazan ayında hissettiğimiz yüce ve ulvi duyguların yanısıra, milletimizin dağınıklığının, İslâm ülkesinin sahipsizliğinin acısını da en yoğun şekilde yaşadık. Bu dağınıklık ve sahipsizlik yüzünden Gazze’de kısa bir zaman içerisinde yüzbine yakın kardeşimizi kaybederken elimizden hiçbir şey gelmedi. Uçaklar, füzeler ve bombalar halen şehrin üzerine ölüm kusmakta.

Bir yandan Gazze’de büyük bir katliam yaşanır ve hayatta kalabilen Müslümanlar tehcir edilirken, diğer yandan Batı Şeria’da Müslümanların mülklerine cebren el koyulmaktadır. Suriye ve Lübnan’da işgal genişleyip derinleşmekte, Yemen bombalanmakta, Sudan ve Libya yıkıcı bir iç savaşın pençesinde eritilmektedir. Doğu Türkistan, Keşmir ve Kudüs kendi haline terk edilmiştir. Batılı işgalcilerin planlarının bir parçası olarak Kıbrıs Batı’nın askeri üssü yapılmaktadır. İslam Milletinin tekrar birleşmemesi için her türlü gayret sinsice gösterilmekte, yeni işgal ve sömürü dönemine direnç göstereceği varsayılan İslam ülkeleri yalnızlaştırılarak birbirleriyle bağlantıları kesilmeye çalışılmaktadır.

Hal böyle iken, İslâm dünyasındaki yöneticiler çıkardıkları cılız sesler ile övünmekte. Saldırıların durması için Batı’dan medet ummakta, ABD’nin insafını ve yardımını beklemekte. Bu çağrıları yapanlar daima hüsrana ve hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Çünkü yapılan bu saldırılar, sadece, sözüm ona bir devletin kendi başına tertipleyip gerçekleştirdiği eylemler değildir. Batı’nın, Kuzey’in ve Doğu’nun; kendi aralarındaki Soğuk Savaş’ı sona erdirdikten sonra, düşman ilân ettikleri İslâm’a karşı açtığı “topyekûn savaşın” devamıdır.

İslâm Dünyasının yöneticileri ve aydınları, gerçek gündemi bir yana bırakıp sun’i gündemlerle uğraşıyor ve halkı meşgul ediyorlar. İslâm Milleti kendisini bulmasın diye dış güçler tarafından doğrudan ya da dolaylı yoldan telkin edilen gündemlere takılıp kalan yönetimler, aydınlar, siyasî partiler ve medya, gerçek diriliş yolunu keserek halkın dayanma gücünü tüketiyorlar.

Oysa bu kutlu ay bizi, fert olarak da toplum olarak da UYANMA’ya çağırıyor. “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Bölünmeyin, parçalanmayın” diyor. “Donanın!” diyor. Bilgiyle, yüce İslâm’ın inancı ve ahlâkıyla, feraseti ve öngörüsüyle donanın diyor.

Çağrısı, duruşu ve gelişiyle, sulh, sükûn, dayanışma ve kaynaşma ayı olan Ramazan bizlere: Kendi aranızdaki sorunları; görüşerek, anlaşarak, uzlaşarak, birbirinize karşı fedakârlık ve diğerkâmlıkla çözün, halledin diyor.

Ve bu kutlu ay İslam Milleti’ni; Hz. Peygamberin saadet dolu asrında olduğu gibi, medeniyetimizin parıldadığı çağlarda olduğu gibi BİR olmaya çağırıyor. Batı’dan, Doğu’dan ve Kuzey’den gelecek bölünme, parçalanma ve çatışma kışkırtmalarına kapılmayın diye sesleniyor bize.

Ümidimiz odur ki Milletimiz diriliş düşünce ve hareketinin sancaktârı olan YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ’nde, genç-yaşlı, kadın-erkek hiçbir ayırım olmaksızın her taraftan fevç fevç gelip görev alsın. Ülkemizin her tarafında il ve ilçe merkezlerimiz, temsilciliklerimiz açılsın. Ve böylece yüzyıllardır Milletimize kapalı olan kurtuluş ve yeniden kuruluş kapısı açılmış olsun.

İslam Milletinin 1446. Ramazan Bayramı kutlu olsun.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

BAYRAMLAŞMA DUYURUSU

Ramazan Bayramının ikinci günü (31.03.2025 Pazartesi ) Haseki’de bulunan İstanbul İl Başkanlığımızda, Genel Başkanımız Sayın Lütfü Yılmaz’ın katılımıyla saat 15:00 – 17:00 arasında bayramlaşma yapılacaktır.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

PARTİMİZ MENSUPLARINA VE BÜYÜK MİLLETİMİZE

Kurucu Genel Başkanımız, Büyük Diriliş Hareketinin Piri, eserleriyle ve tertemiz yaşantısıyla, aydınlarımıza, kutlu milletimize, hepimize örnek olmuş, yol göstermiş, milletçe içine düştüğümüz birçok felakete gebe bu korkunç çağda, İslâm idealini, İslâm Milletinin Dirilişi, Büyük Devletimizin ve İslam Medeniyetinin Dirilişi idealini apaçık ortaya koymuş,  bu ideali gerçekleştirecek neslin, Diriliş Neslinin yetişmesi için çalışmış, can emanetini Allah’a ve Diriliş Davası emanetini, Diriliş Nesline teslim etmiş çok sevgili Üstadımız  başta olmak üzere ebediyete kavuşan büyüklerimizi, ağabeylerimizi ve yol arkadaşlarımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Üstad Sezai Karakoç’un  29 Mayıs 2016 tarihinde Yüce Diriliş Partisi’nin 3. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmayı vefat yıl dönümü vesilesi ile hatırlatıyoruz.
“Kardeşlerim,
Partimizin 3. Olağan Büyük Kongresi vesilesiyle bir araya gelme mutluluğunu tattığımız şu anda yüce topluluğunuzu can ve gönülden selâmlıyor, bu bir araya gelmenin paha biçilmez değerini ta kalbimin derinliğinde yaşıyorum. Çünkü: Allah’ın izniyle, hiçbir karşılık beklemeden, bir ödev veya görevi yerine getirmek için ve bir sorumluluk gereği, bu durduğumuz yerde duruyoruz. Fazla ilerlemiş görünmesek de, asla gerilemediğimizi ve bir adım bile geri adım atmadığımızı duruşumuzla anlatmaktayız sanırım. Ülkemizin ve milletimizin karşı karşıya bulunduğu dış ve iç şartların en ağır baskısı altında olunan bir tarihî dönemde, bir çekirdek halinde de olsa, geleceğimizi güven altına almak, kalıcı kurtuluş ve diriliş atılımını gerçekleştirmek amacına, proğramına ve planına sahip bir hareketin topluluğu olma şuurunu taşıyor, bu sebeple varlığımızı sürdürmenin ne denli lüzumlu olduğunu, tarihin meşhur ifadesindeki, “Uyvar önündeki bir türk gibi” direnişimizi tarihin ve çağın bağrına yazıyoruz. Yıllar geçer, devirler değişir, bizim bu şanlı varoluş direnişimiz devam eder ve bir gün ve belki de hiç de beklenmeyen bir gün, muhteşem dirilişini, eşsiz dirilişimizi doğurur. Onun içindir ki, bu umutladır ki, sabırla yerimizde duruyoruz, duracağız. Bunun çilesini çekiyoruz, çekeceğiz. Ve sonunda, doğacak fecrin, bütün bu sabır ve çilelere değdiğini göreceğiz. İşte, şimdi, bu selâmlaşmamız, bu anlamla yüklü olduğu için bizim nazarımızda değer biçilmez bir kutluluktadır. Kendi inancımızda, kendi düşünce ve görüşümüzde, kendi yerimizde bulunduğumuz ve ayağımız kaymadığı için Allah’a ne kadar hamd ve şükürde bulunsak azdır.
    Bize, bu kutlu ülkeyi, insanlık içinde en sahih kimlik olan kimliğimizi ve toplumumuzu diğer toplumlardan farklı kılan tüm değerleri, milletimiz İslâm Milletine bağışlamış olan Allah’a sonsuz kulluğumuzu arzederken; ve bu değerleri bize getirmiş bulunan başımız, baş tacımız Peygamber Efendimizi ve bu değerleri tam bir medeniyet bütünü halinde ebedî bir anıt gibi bize hediye eden ve miras bırakan büyüklerimizi sevgiyle, saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
    Büyük Kongremizi yapıp ruhumuzu ve enerjimizi tazeleyerek sağlıklı ve güvenli adımlarla yolumuza devam edecek ve gelecekte milletimizin yeniden ayağa kalkışı, toparlanışı ve çağın dirilişini gerçekleştirmesini sağlaması amacıyla, bize düşen görevi bütünüyle yerine getirmek için, olanca güç ve çabamızı sarfetmek onurunu taşıma şerefine ereceğiz.
 … Ülkenin fiilen iki partiye dayanan siyasî yapısı devam ettiği için daha fazla genişlemek imkânını bulamadık. Partimizin İstanbul İl Merkezinde yaptığım çok sayıdaki konuşmada, Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa konularından önce, Siyasî Partiler Kanunu’nun değiştirilerek, her türlü fikir partisinin kurulmasına imkân verilmesinin gerekliliği üzerinde ısrarla durmuştum. Ama ne yazık ki, bu konuda bir ilerleme kaydetmek mümkün olamamıştır.
      Kuşkusuz, faaliyetlerimiz, konuşmalarımız, görüşmelerimizle, ülke boyutunda, içten içe bir kaynaşma, bir oluşum söz konusu olmuştur, ama, bu şimdilik çok genel, neredeyse soyut denecek kadar belirsiz, çok yavaş bir ilerleme ve gelişmedir. Ümidimiz, ilerde şartların değişmesi durumunda, hareketimizin, gereken hız, kapsamlılık ve somutluk görünüşünü kazanmasıdır.
     Daha önceki dönemlerde olduğu gibi, bu dönemde de, ikili parti sisteminin arttırdığı, siyaset alanında varolan şiddetli gerilim, aslında toplum ve ülkeyi yıpratmayı sürdürmektedir. Çok partili dönemin başından beri devam eden bu durum, ne yazık ki, halkın psikolojisinde olumsuz gelişmelerin doğmasında etkili olmuştur. Bu yüzden, dış ilişkilerin ana ekseni değişmemiş, bağımlılıktan kurtulamamıştır.
Partimiz, Allah’ın izniyle, Kur’an-ı Kerim’in ışığıyla, Peygamber Efendimiz’in rehberliği ve kutlu parmağının işaretiyle, Milletimizin yeniden ayağa kalkacağına ve Büyük Dirilişi gerçekleştireceğine açık ve somut bir kanıttır. Vâdenin, içinde bulunduğumuz şartlardan çok, ihtiyaç ve umutlarımız çerçevesinde kısaltılması, ilâhî bir lütuf olarak beklentimiz ve duamızdır.
     Hepinizi sevgi ve saygıyla selâmlayarak sözlerime son veriyorum. İyilikler içinde olun. Sağ olun.”
YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

PARTİMİZ MENSUPLARINA VE BÜYÜK MİLLETİMİZE

İstanbul, 30 Eylül 2024

Partimizin kurucularından, Merkez Disiplin Kurulu üyesi, yazar ve eğitimci değerli büyüğümüz Recep KIRIKÇI bugün Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenaze namazı öğle namazını müteakip, Pendik Mehmet Ali Tunga Camii’nde kılınmış olup, Düzce İli Gümüşova İlçesi Selamlar Köyü’nde toprağa verilmiştir.

Diriliş Hareketine gönül vermiş, en kritik dönemlerde dâvamız için bütün gücüyle çalışmış ve şimdi vazifesini tamamlamış bir mensubumuz olarak, öte dünya hayatına başlamıştır. Kuşkusuz unutulmaz hizmetleriyle hareketimiz içinde yaşamaya ve anılmaya devam edecektir.

Değerli büyüğümüz merhum Recep KIRIKÇI, Yüce Diriliş Parti’mizin kurulduğu 2007 yılında MKYK üyesi olduğu gibi, Kurucu Genel başkanımız Üstad Sezai Karakoç’un vefatı sonrası yaptığımız kongreye de ileri yaşına ve hastalığına rağmen katılmış, en yaşlı üye sıfatı ile divan başkanlığını yaparak adeta son görevini deruhte etmiştir. Daha önce de 1990 yılında kurulup 1997 yılında kapatılan Diriliş Partisi’nin kurucuları arasında yer almış, o zorlu dönemde değerli hizmetlerde bulunmuş idi.

Milletimiz ve Ülkemiz, İslâm Milleti ve Ülkesinin yeniden diriliş hareketi bir gün hedefine vardığı zaman, bizlerle birlikte eminiz ki onun da ruhu şâd olacaktır.

Allah’tan, kendisine rahmet, âilesine, partimiz mensuplarına, eğitim camiasına ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Bu vesileyle, daha önce âhiret âlemine kavuşmuş büyüklerimizi ve arkadaşlarımızı da rahmetle anıyoruz.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

GENEL BAŞKANI

Lütfü Yılmaz

KURBAN BAYRAMI DOLAYISIYLA

(Partimiz İstanbul İl Merkezinde 17 Haziran 2024 tarihinde yapılan bayramlaşma buluşmasında Genel Başkanımız Lütfü Yılmaz’ın yaptığı “Kurban Bayramı Dolayısıyla” başlıklı konuşma ve metni.)


 

Genel Başkanımız Lütfü Yılmaz’ın İstanbul İl Merkezimizde 17 Haziran 2024 tarihli “Kurban Bayramı Dolayısıyla” başlıklı konuşma

”Bunu gör, buna tahammül et ve gerçeği anla. Kurban bir semboldür. Aslında her gün, senin için, nice varlık kurban olmaktadır. Ama sen bunun dışında değilsin. Öyleyse neye adandığını araştır ve bil… demektir kurban. Kurban; ölümden yapılmış, böylesine canlı bir konuşmadır.”

Böyle tarif etmişti kurucu Genel Başkanımız Sezai Karakoç (Rahmetle anıyoruz), Kurbanı ve Kurban Bayramının anlamını yıllar öncesinde.

Bir yönüyle Müslümanın  durum alışına katkı sağlayan bu yorum, diğer yönüyle de günümüz İslam toplumları için adeta metafizik donanımlı tarihi ve sosyolojik bir ders, bir keskin uyarı olarak bizi sarsıp silkeliyor.

İslam Dünyası; bütün fiziki varlığı, toprağı, doğal kaynakları, şehirleri, coğrafyası ile katliam, zulüm, talan ve esaret ile işgal edilirken İslam inancı ve hayatı da en sinsi, şeytani kültür ve düşünce zakkumları ile zehirleniyor.

Diriliş düşüncesi ve idealinin en temel hareket kaynağı; böylesine çok cepheli bir saldırıya ancak çok cepheli ve topluca bir mücadeleyle yani İslam Medeniyetinin yeniden dirilişi ile karşı koyabileceğimizdir.

Bütün İslam coğrafyasında, sırayla tek tek yıkım ve işgale maruz kalmış Kırım, Kafkasya, Balkanlar, Filistin, Keşmir, Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Türkistan ve Gazze başta olmak üzere birçok İslam diyarı ve topluluklarının adeta hep yalnız bırakılarak yaşadıkları, bize lisan-ı hâl ile Müslümanların aralarındaki bütün ihtilaf, düşünce ayrılığı ve  tarihi anlaşmazlıkları gündemden çıkarıp birlikte hareket edebilecekleri ittifak ve organizasyonlar oluşturmaktan başka bir kurtuluş yolu olmadığını gösteriyor.

Üstad Sezai Karakoç’un 32 yıl önce İslam devletleri yöneticilerine yaptığı birlik  çağrısı, partimizin internet sitesinde Arapça, Farsça ve İngilizce tercümeleri ile birlikte bir kez daha yayınlanmıştır. Bu çağrı, 32 yıl önce olduğu gibi bugün de üzerinde düşünülüp, tartışılıp hayata geçirilmeye değer en anlamlı belge olarak önümüzde duruyor. Üstelik hiçbir aldatıcı, oyalayıcı sahte çözüm yöntemi teklif etmeden.

Günümüzde İslam Devletlerinin bir şekilde dahil edildiği hatta zorla alıkonulduğu dış kaynaklı ittifak, örgüt ya da sözde stratejik  ortaklıklar, İslam Milleti ve ülkesinin gelecek zamanla ilgili varoluş endişesini ve güvenlik kaygısını hiçbir şekilde bertaraf etmeyecektir. Şartlar imkân verdiğinde her tür hasmane oluşumun; İslam Milleti aleyhine hiçbir taahhüt ve anlaşmaya sadık kalmayarak bir araya gelebildikleri, uzak/yakın tarihimizde ve günümüzdeki örnekleriyle sabittir.

Çağımızda  bütün Müslüman devletlerin ve toplumların; coğrafi, ekonomik, askeri imkanlarını birleştirip birlikte hareket etmelerinin, ne kadar zor görünse de lüzumlu değil, ELZEM olduğunu göstermek için, adeta bir KURBAN gibi, kanlarını, canlarını feda etmekten kaçmamıştır Bosna, Kafkasya, Türkistan ve Filistin başta olmak üzere işgal edilen coğrafyalardaki kardeşlerimiz.

”Bunu gör. Buna tahammül et ve gerçeği anla… Aslında her gün senin için nice varlık kurban olmaktadır, ama sen bunun dışında değilsin!.. Öyleyse neye adandığını araştır ve bil!..”

Hakikat mücadelesinde fedakâr atalarımızın ve cefakâr kardeşlerimizin bütün geride bıraktıkları bize emanettir. Bayramları, bayramımızdır. Kutlu olsun, dirilişimize vesile olsun…

 

BAYRAMLAŞMA DUYURUSU

Kurban Bayramının ikinci günü (17.06.2024 Pazartesi ) Haseki’de bulunan İstanbul İl Başkanlığımızda Genel Başkanımız Sayın Lütfü Yılmaz’ın katılımıyla saat 15:00 – 17:00 arasında bayramlaşma yapılacaktır.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

DECLARATION

Declaration published by Ustad Sezai Karakoç in Dirilis
Magazine dated January 1991

A CALL TO THE HEADS OF STATE OF MUSLIM COUNTRIES

I am calling on you.

Heads of State, Presidents, Kings whoever rules
Muslim Countries, I am addressing you.

Heads of State of Turkey, Egypt, Iran, Syria, Jordan, Pakistan, Tunisia, Algeria, Morocco and other Muslim Countries, I am addressing you.

No matter how you came to your existing position, either through drift or twist of fate, either through inheritance by father or grandfather, either through your own efforts, either with right and law, either by force you grasped the rule of your people, I call you and say that you are face to face with the most critical task, with the heaviest responsibility and duty of the history. You should have fulfilled this task already up to now. Today is the last due moment of the last moment.

What is this mission?

This task is that you immediately must come together and sign a DEFENSE TREATY and stick to it exactly. If any one of the muslim countries is attacked, you have to agree in advance that you have to defend altogether.

Why is there a need for such a treaty? Western countries started to invade the oil region of the Gulf. When they succeed that occupation, they will attack Iraq altogether. Their excuse is ready. This excuse has already been initiated by Iraq’s invasion of Kuwait.

After occupying Iraq, each of your countries will be attacked by air, naval, and land forces of these western countries one by one with an excuse just as the Moguls invaded the Muslim Countries. At that time neighbors were just watching when other neighbor countries were being invaded. However, each muslim country faced the same fate just as what happened after the split of Andalusia. When one seignory was attacked by Spanish forces, the others were just waiting for their turn, standing still and monotonously, like a sheep to be sacrificed.

Do not put your countries in the same circumstances again, you heads of state, presidents, kings! Draw a lesson from history.

When you attempt to sign such a treaty, if western countries try to prevent this, that’s when the necessity of such a treaty becomes much more evident. If they are to attack our countries after they have attacked an oil region, our negligence of not signing such a treaty will cost us too much. If westerners do not intend to attack us, but Iraq will attack us as they claim, they should not be worried of such a defense agreement.

As it will be mentioned in this treaty, the fight will be only against those who attack another country. Therefore, anyone who will be offended by this treaty must have suspicious intentions. If they do not have bad intentions, they should not have any excuse for not defending such an agreement of defense.

Oh you kings, rulers, heads of state, presidents!
We are at a critical moment. Do not waste time, come together, and you just immediately sign the defense treaty just like an insurance for Muslim Countries.

If you fail to do that, sons of the unfortunate people and history will not commemorate your negligence with gratitude.

I have been writing thirty years. In all my books, I clearly wrote many times that the west is going to attempt to invade oil regions and other countries one by one. Unfortunately, my foresight is materializing today. If only I turned out to be a liar!

Today I see my comment on invasion of Kuwait is on newspaper headlines after four months. Now, I warn you of a near future, act, leave aside protocol -protocol is of a matter of form and procedure and is necessary for essence-. Protocol should not come before the essence. If it does, then it is harmful, it should be ignored. Yes, do not be prisoners of protocols, diplomatic traditions, but you govern them. Because, all of these are for the trust of people, but they are not rules obeyed just for the sake of harming this trust. Diplomatic rules are not universal human rights rules. As being the rulers of people willing to live independently, you should need to see and evaluate all these rules in this context.

If Iraq withdraws from Kuwait, take Iraq into this defense unity. Because the westerners would like to confront Iraq with you no matter what it costs.

No call, no article, no letter can be written as open as this call of mine.

I am fulfilling a mission by warning you against evil plans. If possible and if it is to be effective, I would like to visit each of you and convince you of this agreement. But alas, I am not in that strength and facility. Only I can address you here. Now. I am addressing you.

Without wasting time, convert the Islamic Union Secretariat to a real, effective, military, economic and cultural union. At least to a defense pact.

If you need to overcome yourself in order to realize this, please do, please overcome once; for Allah, for religion, overcome yourself for our country and nation. Because you should be aware of that, no matter how divided by the westerners, our country and nation is in fact united as one. This nation (millet) is one nation, this country is one country. It was like this in the past, shall be like this in the future.

Current situation is temporary, nothing else then an incidental period of interregnum. You could not have forgotten everything, just revisit your dreams, maybe you will find a crumb of my screams there.

Remember your childhood. Don’t you remember last wills and testament of your grandfathers, fathers, mothers, real philosophers, poets and saints?

Do you believe you will stay forever in your current positions?

Near friends tell the reality. You should know that if you do not do the essential at this terrible time of the history, you will be thrown from the peak, towards the deepest absence with the heaviest of the storms.

Press your ear on the earth you step. Dead underneath shout in millions and tell you to save this innocent nation and country.

Hear the voices coming from mountains, hills and hearts. Do not wait until the morning, come together and agree to sign even in the midst of evening.

You overcome yourself once to hear the voice rising from the mosques, domes, from the pages of manuscripts, and from all the country and history.

Remember your ideals of youth. Ideas withering around and scorching many young people. Remember martyrs remaining in the deserts abroad, whose blood is sucked by dark soil, who died for the sake of their religion, nation, and country (all these are our holy values knitted together, not possible to split) during World War I. Remember bloods and tears spilled. Remember the tears of mothers.

Nearly a century has passed over the break of unity. What is the benefit of our countries? If you look at the past for a moment, you will see forming a defense treaty as an inevitable life and death issue.

Overcome yourself once oh heads of state, presidents, kings to tear up the blindfold pulled by the Westerners! Just take lessons from the seen fate of sheiks, emirs (rulers). Reckon the age, before reckoned by the age. I am addressing you in deep hearth believing to reflect the wills of billions of Muslims. No time remained, time of destiny is nearby. Someone might say that you are not worth this call considering your attitudes up to now. Even though it is like this, it is a task of warning since you are in power now. If you do not fulfill this task, of course there will be a great revolution, and those who are going to fulfill this task will come to power. I warn you in person, and besides yourself, all muslim world, and greater Islamic nation (Millet-i Islâm). I blow the big awakening and resurrection trump. What a pity to those ears not hearing this popping voice! What a good news for those going to wake and revive even at the last minute…