BİR YILIN ARDINDAN ÜSTAD SEZAİ KARAKOÇ’U RAHMETLE ANARKEN MİLLETİMİZE HATIRLATMAK İSTEDİKLERİMİZ

İstanbul, 16 Kasım 2022

Geçen yıl tam bugün, 16 Kasım 2021 Salı günü Üstadımız, Kurucu Genel Başkanımız Sezai Karakoç’u ebediyete, Bekâ âlemine uğurladık. O bir ömür boyu hep Huzurda imiş gibi yaşadı. O gün Şehzadebaşı’nda (ve birçok İslâm şehrinde) toplanan binlerce insan da buna şahitlik etti. Tüm yaşamına ve eserlerine bakanlar da hep buna şahitlik edeceklerdir. Yüzlerce yıl öncesinden günümüze bu dünya vakti dolmuş Millet büyüklerimize şahitlik ettiğimiz gibi.

İstanbul, en son hilafet merkezi olarak kuşkusuz ki halen İslam Milleti’nin gönlünde İslam Medeniyetinin başkenti olma duygusunu korumaktadır. Sezai Karakoç, İslam Medeniyetinin bütün şehirlerini çok sevdi. Yazılarında medeniyetimizin büyük kültür merkezleri olarak Mekke, Medine, Şam, Bağdat ve İstanbul’u özel olarak andı. Alınyazısı Saati kitabında, Kudüs, Bağdat, Şam ve İstanbul için başlıklar açtı. Şehirler üzerinden giderek bütün İslam Milleti’ni ve coğrafyasını zihinlerimizde birleştirdi. Mekke ve Medine’yi İslam Medeniyetinin kalbi olarak gördü, Kudüs’ü “Gökte yapılıp yere indirilen şehir” olarak resmetti, hafızalarımıza.  “Sürgün ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini yazdı İstanbul için.

Allah’ın bir rahmeti ve tecellisi olarak Milletimizin büyük bunalım dönemlerinde, Peygamberimizin varisleri olan büyük düşünürler, büyük gönül insanları gelmiştir. İmam Gazali, Muhyiddin İbn Arabi, Mevlâna, Yunus Emre ve İmam Rabbani, bir gül ağacı misali milletimizin kendi bağrında yetişen Millet büyüklerimizden bazılarıdır. Bu büyüklerimizin şahsiyetleri, duruşları, eserleri ve fikirleri; kendi dönemlerinde olduğu kadar, belki daha da fazlasıyla, sonraki çağlarda gelen Müslümanlar ve daha genelde insanlık için yol gösterici olmuştur. Nasıl ki İstanbul İslam Medeniyetinin en önemli birleştirici şehirlerinden ise, yaşadığımız zaman diliminde Sezai Karakoç’un fikirleri de İslam Milleti için merkezî ve birleştirici bir niteliğe sahip olmuştur, olmaktadır. Üstad o kadar yoğun ve canlı bir düşünce mirası bırakmıştır ki, ilerleyen zamanda İslam coğrafyasının her yanında bu düşüncelerin yankı bulacağından kuşkumuz yoktur.

Bu büyük düşünce, siyaset ve edebiyat birikimi ilgililerince araştırılmaya ve özümsenmeye devam edecektir. Sezai Karakoç, bir düşünür ve eylem adamı olarak, tezini en özlü ifadeyle “medeniyet yaklaşımı” merkezinde özetlemiştir. İslam Medeniyetinin Dirilişi tezinin tarihî ve sosyolojik olarak iki cephesi bulunmaktadır. İslam Milletinin, ayağa kalkması, yeniden bir varlık göstermesi ancak bu iki şartı birlikte dikkate almasıyla mümkün olacaktır.

İnsan için yüz yıllık bir ömür oldukça uzundur denilebilir. Milletler için ise yüz yıllık zaman çok uzun bir süre değildir. Aydınlarımız arasında yaklaşık iki yüz yıl önce boy gösteren düşünce krizi, Devlet-i Âliyye’nin yıkılmasıyla birlikte millet bütünlüğümüzün coğrafi olarak da parçalanmasıyla birleşerek, bütün fertleri etkileyen yaygın bir realite haline gelmiştir. Çok sayıda aydınımız başka bir çıkış yolu yokmuş gibi zihinlerini ve düşüncelerini bu realiteye uydurma yolunu seçtiler. Sezai Karakoç ise, adeta en yüksekten bakan bir kartal bakışıyla, bize bu realitenin farkında olmamız, ancak buna teslim olmamamız konusunda sarsılmaz işaretler bıraktı.

Diriliş, iç içe geçen ve birbirini besleyen halkalar biçiminde gerçekleşecektir. Dirilişin temeli kuşkusuz ki inançtır.  İnanç, ruh dirilişinin, ferdiyet idrakinin yeniden kazanılmasıdır. İkinci aşama olan düşüncede dirilme ise, kavramlarımızın yeniden keşfedilmesi ve değerlendirilmesi yoluyla hem çağa hem de gelecek çağlara hitap edecek yeni bir düşünce dilinin inşasıdır. Bu kavramlardan en önemlisi İslam Milleti kavramıdır. İslam Milleti, bizim için temelsiz bir ütopya değil, tarih boyunca binlerce yıl yaşanan bir realitedir. Ve bugünün şartlarında İslam Milleti’nin bir bütün olarak hareket edecekleri bir organizasyonu oluşturmaları, millet olarak var kalmanın zorunlu şartıdır. İslam toplumlarının Avrupa, Asya ve Afrika’da coğrafi olarak birbirlerine bitişik olmaları Allah’ın bir lütfudur.

Sezai Karakoç, milletimizin çağımızda yaşadığı yıkım sürecinin temelini, bir medeniyet krizi olarak tespit etmiştir. Bugün dünyaya hâkim görünen Batı Medeniyeti, insanlığa umut vaat edecek değerlerden yoksundur. Batı Medeniyetinin taşıyıcı ve belirleyici gücü gibi görünen Amerika Birleşik Devletleri, bütün parlak vaatlerine rağmen, işgal ettiği veya hegemonya kurduğu topraklara acı ve zulümden başka bir şey getirmemiştir. Doğu’daki en büyük güç olan Çin için de aynı durum söz konusudur. Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Batı’daki insaf sahibi düşünürlerin en büyük korkusu olan yeni bir dünya savaşı, hele nükleer silahların kullanılacağı bir savaş, insanlık gündeminden çıkmış değildir. Üstad Sezai Karakoç, İslam Milleti’nin bütünleşmesinin ve İslam Medeniyetinin yeniden ayağa kalkmasının sadece Müslümanlar için değil, insanlık için de tek kurtuluş ümidi olduğunu göstermiştir.

Sezai Karakoç milletimize iki büyük miras bıraktı: Eserleri ve Yüce Diriliş Partisi. Sezai Karakoç’un Diriliş Tezinin örgütlenmiş hali olan Yüce Diriliş Partisi, güçlü bir tohum olarak varlığını sürdürmektedir. Yüce milletimizin, bu güçlü tohumu büyük ağaca dönüştüreceğine kuşkumuz yoktur.

Kurucu Genel Başkanı olduğu Yüce Diriliş Partisi’ni ve eserlerini milletimize emanet olarak bırakan Üstadımızı rahmetle anıyor ve bu emanetlere layık olmayı bizlere nasip etmesini Allah’dan diliyoruz.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

GENEL BAŞKANI

Lütfü YILMAZ

image_pdfYüce Diriliş Partisi