Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Ankara, 23 Nisan 2007

      “Anayasa’nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçimine katılmayan milletvekilinin milletvekilliği düşer”.

      Partimizin Genel Başkanı Sezai Karakoç, İstanbul Il Merkezimizde, şu an için gündemin ilk sırasında olan cumhurbaşkanlığı seçimi ve onunla ilgili Anayasa’nın 102. maddesi hükmünün yorumu konusundaki görüşlerini açıkladı.

    Bu açıklamaya göre: “Cumhurbaşkanını seçme, Anayasa tarafından milletvekillerine verilmiş bir görevdir. Bir hak olduğu kadar, daha fazla, bir görev. Milletvekili, cumhurbaşkanlığı seçimine katılmak ve bu hususta lâzım gelen her türlü gayreti göstermek mükellefiyetindedir. Bu anayasal görevi yerine getirmeyen milletvekilinin milletvekilliği, Anayasa’nın 102. maddesi hükmü gereği sona erer. Söyle ki: Anayasa’nın 102. maddesi, “Cumhurbaşkanının seçilememesi halinde derhal TBMM seçimleri yenilenir” demektedir. Bunun anlamı, her ne suretle olursa olsun, cumhurbaşkanını seçemeyen milletvekillerinin milletvekilliği sona erer demektir. Çünkü; milletvekillerinin milletvekilliği sona ermedikçe seçimlerin yenilenmesi mümkün olmaz.

      Milletvekillerinin Meclis’e gelip seçime katılarak görevlerini yapmalarına rağmen cumhurbaşkanını seçememeleri halinde milletvekilliklerinin sona ermesi açık hükmü karşısında, bu anayasal görevi yerine getirmeyen, Meclis’e gelmeyen, mazereti olmaksızın cumhurbaşkanı seçimine katılmayan bir milletvekilinin milletvekilliği nasıl sürebilir? Meclis’in tümü için konmuş bir hüküm, yaptırım, her milletvekili için hiç kuşkusuz ve elbet öncelikle ve ivedilikle geçerlidir. Bu durumda milletvekili istifa etmiş sayılır ve milletvekilliği sona erer.

      Cumhurbaşkanlığı seçimi, suigeneris (kendine özgü) bir durumdur. Bunu, bir kanunun çıkarılmasıyla ilgili toplantı yeter sayısı kuralıyla ilişkilendirmek doğru değildir. Zaten, 102. madde böyle bir toplantı yeter sayısı zikretmemiştir. Üzerinde durulan nokta, cumhurbaşkanının mutlaka seçilmesidir.

      Normal toplantılara katılmakta ihmali görülen milletvekillerine iç tüzük hükümlerinde yaptırımlar vardır. Devletin milletvekillerine yüklediği en önemli görevlerden biri olan cumhurbaşkanlığı seçimine katılmayan milletvekili içinse, yaptırım, doğrudan Anayasa’nın 102. maddesinde “derhal seçimler yenilenir” ifadesinde yerini bulmuştur. Milletvekili, cumhurbaşkanı seçimine katılıp katılmamakta serbest değildir. 102. madde ona bu serbestliği vermemiştir. Bu maddenin hükmü bağlayıcıdır.

      Seçim yakın olduğu için milletvekilleri, milletvekilliklerinin düşmesini önemsemeyebilirler. Hatta muhalefet milletvekilleri zaten seçimlerin yenilenmesini istedikleri için bunu arzu bile edebilirler. Ancak kuralın, seçimler yapıldıktan kısa bir süre sonra uygulanma durumu doğsa ve daha yıllarca milletvekilliği yapacak olan milletvekillerinin milletvekilliği düşseydi, yine aynı umursamazlığı gösterebilirler miydi?

      Bugün iktidar partisi için sanki bir getirisi olabilecek gibi görünen bu yorum, ilerde her parti için söz konusu olabilir. Biz, kuralın hukukî anlamını söylüyoruz. Kim yararlanmayacak, kim yararlanacak diye bakmıyoruz. Doğru yorum, her zaman geçerli olur.

      Cumhurbaşkanı seçimi kendi basına bir olgudur. Benzersiz bir olgudur. Benzeri varmış gibi, başka durumlar, olgular için konulmuş bir kuralı burada uygulamak mümkün değildir. Kendi kuralını kendisi getirmiş bir olgudur cumhurbaşkanı seçimi.

      Hiç duraksamaksızın söylenebilir ki, devletin bir gün bile başsız kalmasına sebep olma, böylesine önemli bir anayasal görevi savsaklama, bir ihmal, hatta suçtur. Bunu göz önünde bulunduran Anayasa’nın söz konusu maddesi, cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılmasını garanti altına almak için bu düzenlemeyi getirmiştir. Bu yapılırken, geçmişte, cumhurbaşkanı seçilememesinin sebep olduğu tarihî olaylardan (12 Eylül v.b.) ve doğurduğu olumsuz sonuçlardan hareket edildiği, ders almamız gereken apaçık bir gerçektir.

      Gönlümüz ise, cumhurbaşkanını halkın seçmesini istemektedir. Bu, partimizin programında mevcuttur. Avrupa’da, Amerika’da ve birçok ülkede devlet başkanını halk seçmektedir. Milletimizin bu en doğal hakkını ondan esirgemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Milletimizin, bugüne kadar yapılan seçimlerde gösterdiği feraset ve olgunluğu, bu konuda da göstereceği kuşkusuzdur.

      Biz, muhtar seçiminden cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, tüm seçimlerin, dört yılda bir, bir kerede yapılmasını istiyoruz. Bugün teknoloji her türlü seçimi kolaylıkla yapma imkânını vermektedir. Bize kalırsa, cumhurbaşkanını halka seçtirmekte geç bile kalındı. Bu yüzdendir ki, her cumhurbaşkanı seçiminde aylarca süren ve gittikçe artan bir gerilim yaşanmaktadır. Kriz, bunalım kelimeleriyle geçiştirilen bu sıkıntıyı, bu toplum stresini halkımıza reva görenlerin vicdanları hiçbir zaman rahat olmayacaktır.

      İlgili herkese şunu derim:

      ”En kısa zamanda, cumhurbaşkanını, öbür seçimlerle birlikte halka seçtirerek, onun olağanüstü yeteneğinin ne harikalar doğuracağını görünüz.”

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

Basın ve Halkla İlişkiler Birimi

image_pdfYüce Diriliş Partisi