PARTİMİZ MENSUPLARINA VE BÜYÜK MİLLETİMİZE

İstanbul, 30 Eylül 2024

Partimizin kurucularından, Merkez Disiplin Kurulu üyesi, yazar ve eğitimci değerli büyüğümüz Recep KIRIKÇI bugün Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenaze namazı öğle namazını müteakip, Pendik Mehmet Ali Tunga Camii’nde kılınmış olup, Düzce İli Gümüşova İlçesi Selamlar Köyü’nde toprağa verilmiştir.

Diriliş Hareketine gönül vermiş, en kritik dönemlerde dâvamız için bütün gücüyle çalışmış ve şimdi vazifesini tamamlamış bir mensubumuz olarak, öte dünya hayatına başlamıştır. Kuşkusuz unutulmaz hizmetleriyle hareketimiz içinde yaşamaya ve anılmaya devam edecektir.

Değerli büyüğümüz merhum Recep KIRIKÇI, Yüce Diriliş Parti’mizin kurulduğu 2007 yılında MKYK üyesi olduğu gibi, Kurucu Genel başkanımız Üstad Sezai Karakoç’un vefatı sonrası yaptığımız kongreye de ileri yaşına ve hastalığına rağmen katılmış, en yaşlı üye sıfatı ile divan başkanlığını yaparak adeta son görevini deruhte etmiştir. Daha önce de 1990 yılında kurulup 1997 yılında kapatılan Diriliş Partisi’nin kurucuları arasında yer almış, o zorlu dönemde değerli hizmetlerde bulunmuş idi.

Milletimiz ve Ülkemiz, İslâm Milleti ve Ülkesinin yeniden diriliş hareketi bir gün hedefine vardığı zaman, bizlerle birlikte eminiz ki onun da ruhu şâd olacaktır.

Allah’tan, kendisine rahmet, âilesine, partimiz mensuplarına, eğitim camiasına ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Bu vesileyle, daha önce âhiret âlemine kavuşmuş büyüklerimizi ve arkadaşlarımızı da rahmetle anıyoruz.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

GENEL BAŞKANI

Lütfü Yılmaz

KURBAN BAYRAMI DOLAYISIYLA

(Partimiz İstanbul İl Merkezinde 17 Haziran 2024 tarihinde yapılan bayramlaşma buluşmasında Genel Başkanımız Lütfü Yılmaz’ın yaptığı “Kurban Bayramı Dolayısıyla” başlıklı konuşma ve metni.)


 

Genel Başkanımız Lütfü Yılmaz’ın İstanbul İl Merkezimizde 17 Haziran 2024 tarihli “Kurban Bayramı Dolayısıyla” başlıklı konuşma

”Bunu gör, buna tahammül et ve gerçeği anla. Kurban bir semboldür. Aslında her gün, senin için, nice varlık kurban olmaktadır. Ama sen bunun dışında değilsin. Öyleyse neye adandığını araştır ve bil… demektir kurban. Kurban; ölümden yapılmış, böylesine canlı bir konuşmadır.”

Böyle tarif etmişti kurucu Genel Başkanımız Sezai Karakoç (Rahmetle anıyoruz), Kurbanı ve Kurban Bayramının anlamını yıllar öncesinde.

Bir yönüyle Müslümanın  durum alışına katkı sağlayan bu yorum, diğer yönüyle de günümüz İslam toplumları için adeta metafizik donanımlı tarihi ve sosyolojik bir ders, bir keskin uyarı olarak bizi sarsıp silkeliyor.

İslam Dünyası; bütün fiziki varlığı, toprağı, doğal kaynakları, şehirleri, coğrafyası ile katliam, zulüm, talan ve esaret ile işgal edilirken İslam inancı ve hayatı da en sinsi, şeytani kültür ve düşünce zakkumları ile zehirleniyor.

Diriliş düşüncesi ve idealinin en temel hareket kaynağı; böylesine çok cepheli bir saldırıya ancak çok cepheli ve topluca bir mücadeleyle yani İslam Medeniyetinin yeniden dirilişi ile karşı koyabileceğimizdir.

Bütün İslam coğrafyasında, sırayla tek tek yıkım ve işgale maruz kalmış Kırım, Kafkasya, Balkanlar, Filistin, Keşmir, Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Türkistan ve Gazze başta olmak üzere birçok İslam diyarı ve topluluklarının adeta hep yalnız bırakılarak yaşadıkları, bize lisan-ı hâl ile Müslümanların aralarındaki bütün ihtilaf, düşünce ayrılığı ve  tarihi anlaşmazlıkları gündemden çıkarıp birlikte hareket edebilecekleri ittifak ve organizasyonlar oluşturmaktan başka bir kurtuluş yolu olmadığını gösteriyor.

Üstad Sezai Karakoç’un 32 yıl önce İslam devletleri yöneticilerine yaptığı birlik  çağrısı, partimizin internet sitesinde Arapça, Farsça ve İngilizce tercümeleri ile birlikte bir kez daha yayınlanmıştır. Bu çağrı, 32 yıl önce olduğu gibi bugün de üzerinde düşünülüp, tartışılıp hayata geçirilmeye değer en anlamlı belge olarak önümüzde duruyor. Üstelik hiçbir aldatıcı, oyalayıcı sahte çözüm yöntemi teklif etmeden.

Günümüzde İslam Devletlerinin bir şekilde dahil edildiği hatta zorla alıkonulduğu dış kaynaklı ittifak, örgüt ya da sözde stratejik  ortaklıklar, İslam Milleti ve ülkesinin gelecek zamanla ilgili varoluş endişesini ve güvenlik kaygısını hiçbir şekilde bertaraf etmeyecektir. Şartlar imkân verdiğinde her tür hasmane oluşumun; İslam Milleti aleyhine hiçbir taahhüt ve anlaşmaya sadık kalmayarak bir araya gelebildikleri, uzak/yakın tarihimizde ve günümüzdeki örnekleriyle sabittir.

Çağımızda  bütün Müslüman devletlerin ve toplumların; coğrafi, ekonomik, askeri imkanlarını birleştirip birlikte hareket etmelerinin, ne kadar zor görünse de lüzumlu değil, ELZEM olduğunu göstermek için, adeta bir KURBAN gibi, kanlarını, canlarını feda etmekten kaçmamıştır Bosna, Kafkasya, Türkistan ve Filistin başta olmak üzere işgal edilen coğrafyalardaki kardeşlerimiz.

”Bunu gör. Buna tahammül et ve gerçeği anla… Aslında her gün senin için nice varlık kurban olmaktadır, ama sen bunun dışında değilsin!.. Öyleyse neye adandığını araştır ve bil!..”

Hakikat mücadelesinde fedakâr atalarımızın ve cefakâr kardeşlerimizin bütün geride bıraktıkları bize emanettir. Bayramları, bayramımızdır. Kutlu olsun, dirilişimize vesile olsun…

 

BAYRAMLAŞMA DUYURUSU

Kurban Bayramının ikinci günü (17.06.2024 Pazartesi ) Haseki’de bulunan İstanbul İl Başkanlığımızda Genel Başkanımız Sayın Lütfü Yılmaz’ın katılımıyla saat 15:00 – 17:00 arasında bayramlaşma yapılacaktır.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

DECLARATION

Declaration published by Ustad Sezai Karakoç in Dirilis
Magazine dated January 1991

A CALL TO THE HEADS OF STATE OF MUSLIM COUNTRIES

I am calling on you.

Heads of State, Presidents, Kings whoever rules
Muslim Countries, I am addressing you.

Heads of State of Turkey, Egypt, Iran, Syria, Jordan, Pakistan, Tunisia, Algeria, Morocco and other Muslim Countries, I am addressing you.

No matter how you came to your existing position, either through drift or twist of fate, either through inheritance by father or grandfather, either through your own efforts, either with right and law, either by force you grasped the rule of your people, I call you and say that you are face to face with the most critical task, with the heaviest responsibility and duty of the history. You should have fulfilled this task already up to now. Today is the last due moment of the last moment.

What is this mission?

This task is that you immediately must come together and sign a DEFENSE TREATY and stick to it exactly. If any one of the muslim countries is attacked, you have to agree in advance that you have to defend altogether.

Why is there a need for such a treaty? Western countries started to invade the oil region of the Gulf. When they succeed that occupation, they will attack Iraq altogether. Their excuse is ready. This excuse has already been initiated by Iraq’s invasion of Kuwait.

After occupying Iraq, each of your countries will be attacked by air, naval, and land forces of these western countries one by one with an excuse just as the Moguls invaded the Muslim Countries. At that time neighbors were just watching when other neighbor countries were being invaded. However, each muslim country faced the same fate just as what happened after the split of Andalusia. When one seignory was attacked by Spanish forces, the others were just waiting for their turn, standing still and monotonously, like a sheep to be sacrificed.

Do not put your countries in the same circumstances again, you heads of state, presidents, kings! Draw a lesson from history.

When you attempt to sign such a treaty, if western countries try to prevent this, that’s when the necessity of such a treaty becomes much more evident. If they are to attack our countries after they have attacked an oil region, our negligence of not signing such a treaty will cost us too much. If westerners do not intend to attack us, but Iraq will attack us as they claim, they should not be worried of such a defense agreement.

As it will be mentioned in this treaty, the fight will be only against those who attack another country. Therefore, anyone who will be offended by this treaty must have suspicious intentions. If they do not have bad intentions, they should not have any excuse for not defending such an agreement of defense.

Oh you kings, rulers, heads of state, presidents!
We are at a critical moment. Do not waste time, come together, and you just immediately sign the defense treaty just like an insurance for Muslim Countries.

If you fail to do that, sons of the unfortunate people and history will not commemorate your negligence with gratitude.

I have been writing thirty years. In all my books, I clearly wrote many times that the west is going to attempt to invade oil regions and other countries one by one. Unfortunately, my foresight is materializing today. If only I turned out to be a liar!

Today I see my comment on invasion of Kuwait is on newspaper headlines after four months. Now, I warn you of a near future, act, leave aside protocol -protocol is of a matter of form and procedure and is necessary for essence-. Protocol should not come before the essence. If it does, then it is harmful, it should be ignored. Yes, do not be prisoners of protocols, diplomatic traditions, but you govern them. Because, all of these are for the trust of people, but they are not rules obeyed just for the sake of harming this trust. Diplomatic rules are not universal human rights rules. As being the rulers of people willing to live independently, you should need to see and evaluate all these rules in this context.

If Iraq withdraws from Kuwait, take Iraq into this defense unity. Because the westerners would like to confront Iraq with you no matter what it costs.

No call, no article, no letter can be written as open as this call of mine.

I am fulfilling a mission by warning you against evil plans. If possible and if it is to be effective, I would like to visit each of you and convince you of this agreement. But alas, I am not in that strength and facility. Only I can address you here. Now. I am addressing you.

Without wasting time, convert the Islamic Union Secretariat to a real, effective, military, economic and cultural union. At least to a defense pact.

If you need to overcome yourself in order to realize this, please do, please overcome once; for Allah, for religion, overcome yourself for our country and nation. Because you should be aware of that, no matter how divided by the westerners, our country and nation is in fact united as one. This nation (millet) is one nation, this country is one country. It was like this in the past, shall be like this in the future.

Current situation is temporary, nothing else then an incidental period of interregnum. You could not have forgotten everything, just revisit your dreams, maybe you will find a crumb of my screams there.

Remember your childhood. Don’t you remember last wills and testament of your grandfathers, fathers, mothers, real philosophers, poets and saints?

Do you believe you will stay forever in your current positions?

Near friends tell the reality. You should know that if you do not do the essential at this terrible time of the history, you will be thrown from the peak, towards the deepest absence with the heaviest of the storms.

Press your ear on the earth you step. Dead underneath shout in millions and tell you to save this innocent nation and country.

Hear the voices coming from mountains, hills and hearts. Do not wait until the morning, come together and agree to sign even in the midst of evening.

You overcome yourself once to hear the voice rising from the mosques, domes, from the pages of manuscripts, and from all the country and history.

Remember your ideals of youth. Ideas withering around and scorching many young people. Remember martyrs remaining in the deserts abroad, whose blood is sucked by dark soil, who died for the sake of their religion, nation, and country (all these are our holy values knitted together, not possible to split) during World War I. Remember bloods and tears spilled. Remember the tears of mothers.

Nearly a century has passed over the break of unity. What is the benefit of our countries? If you look at the past for a moment, you will see forming a defense treaty as an inevitable life and death issue.

Overcome yourself once oh heads of state, presidents, kings to tear up the blindfold pulled by the Westerners! Just take lessons from the seen fate of sheiks, emirs (rulers). Reckon the age, before reckoned by the age. I am addressing you in deep hearth believing to reflect the wills of billions of Muslims. No time remained, time of destiny is nearby. Someone might say that you are not worth this call considering your attitudes up to now. Even though it is like this, it is a task of warning since you are in power now. If you do not fulfill this task, of course there will be a great revolution, and those who are going to fulfill this task will come to power. I warn you in person, and besides yourself, all muslim world, and greater Islamic nation (Millet-i Islâm). I blow the big awakening and resurrection trump. What a pity to those ears not hearing this popping voice! What a good news for those going to wake and revive even at the last minute…

فراخوان

به سران کشورهای مسلمان

*فراخوان    

   سزایی کاراکوچ               

 شما را فرا می خوانم.

سران همه کشورهای اسلامی، روسای جمهور، نخست وزیران، وزرا، پادشاهان، شما را فرا می خوانم.

سران کشورهای ترکیه، مصر، ایران، سوریه، اردن، پاکستان، تونس، الجزایر، مراکش و بقیه کشورهای اسلامی شماها را فرا می خوانم.

مهم نیست که چگونه به اقتدار رسیدید؛ چه از سر سرنوشت،  چه بصورت موروثی، چه به زو، چه با عرق پیشانی، چه به حق و حقوق، چه با قدرت قهریه بر سر قدرت باشید، شما را فرا می خوانم و می گویم در دوره تاریخی حساس در برابر وظیفه، تکلیف  و مسئولیت خطیری روبرو هستید. این تکلیف و وظیفه را خیلی قبل از این باید به سرانجام می رساندید. الان، زمان آن وعده فرا رسیده است تا به آن پایان بدهیم. 

این وظیفه چیست؟

این  وظیفه، فورا گرد هم جمع شوید و یک توافقنامه دفاعی ببندید و آن را بطور کامل اجرایی کنید. یعنی در صورتی که به یکی از کشورهای اسلامی تهاجمی صورت گرفت، باید همه با هم در تقابل با آن متحد شویم.

چرا به چنین توافقنامه ای احتیاج داریم؟ به دلیل شروع اشغال مناطق نفتی خلیج توسط کشورهای غربی. وقتی که آن اشغال تمام شد؛ همشون با هم به عراق حمله کردند. برای این(تهاجم) بهانه به اندازه کافی بود. البته این بهانه را خود عراق با اشغال کویت به آنها داده بود. بعد از اینکه کار عراق به اتمام رسید، نوبت شماست و یکی یکی با یک بهانه تهاجم به کشورهای شما با نیروهای  زمینی، هوایی و دریایی غرب مواجه خواهید شد.** درست همانند مغول ها همانطور که کشورهای اسلامی را فتح کردند. در آن زمان، وقتی یکی از کشورها را فتح می کردند؛ همسایه اش ایستاده و تماشا می کرد. اما بلافاصله بعد آن نوبت او فرا می رسید. درست چیزی شبیه  تیکه تیکه(تجزیه) شدن اندلس. وقتی یک شاه نشین مورد حمله وحشیان اسپانیایی قرار می گرفت؛ بقیه بدون حرکت و بی صدا همانند گوسفندی که به قربانگاه فرستاده می شود، منتظر بودند نوبت شان فرا برسد. ای نخست وزیران، روسای جمهور، پادشاهان کشورهای خودتان را در چنین موقعیت مشابه ای قرار ندهید؛ از تاریخ درس عبرت بگیرید! در ابتدا به شما توصیه یک توافقنامه، در صورتیکه کشورهای غربی مانع شدند، در آن وقت چنین توافقی ضرورت تشکیل آن آشکارتر مشخص می شود. اگر آنان بعد از مناطق نفت خیز به کشورهای ما تهاجمی کنند، در صورتیکه از این توافق دفاعی غفلت کنیم، تاوان سنگینی برای ما به همراه خواهد داشت.  چنانکه کشورهای غربی نیت حمله به کشورهای ما را ندارند، و همانطور که ادعا می کنند که عراق قصد حمله به ما را داشته است؛ پس نباید نگران چنین توافقی از سمت ما باشند. همانطور که در این توافق نامه ذکر شده؛ هر کسی(دولتی) به دیگری حمله کند با او وارد جنگ خواهیم شد، کسی هم که از این امر آزرده می شود نیت بدی دارد. اگر نیت بدی ندارند،  دلیلی برای حمایت چنین توافقی که فلسفه دفاعی دارد وجود ندارد. 

ای پادشاهان، حکمرانان، نخست وزیران، روسای جمهور! در لحظات و ثانیه های با ارزشی را می گذرانیم. وقت را تلف نکنید، متحد شوید، فورا توافق نامه امنیتی را امضا کنید چونکه ضامن کشورهای اسلامی است.

در صورتیکه  این کار را انجام ندهید، فرزندان خلایق بخت برگشته، تا روز قیامت از این غفلت به نیکی یاد نخواهند کرد.

سی سال هست که می نویسم. در همه آثارم گفتم که غرب برای اشغال مناطق نفت خیز خواهد آمد، صدها بار نوشتم بعد بصورت آشکار یکی یکی  کشورهای دیگر را استیلا خواهند کرد. امروز متاسفانه این پیش بینی در حال محقق شدن است. کاشکی  اشتباه می کردم. کاشکی یاوه گو(دروغگو) بودم. 

بعد از اشغال کویت یادداشتی نوشته بودم که امروز یعنی چهار ماه بعدش، تیتر روزنامه ها شد. اکنون هم برای آینده ای نه چندان دور به شما هشدار می دهیم؛ اقدام کنید، پروتکل را کنار بگذارید – پروتکل یک مسئله اصولی و رویه حاشیه ای است ولی اساس محتوا است. پروتکل نباید مانع اساس شود. اگر مانع شود یعنی مضر است و باید کنار گذاشته شود. آری، اسیر پروتکل ها و سنت های دیپلماتیک نباشید، بلکه حاکم بر آن باشید. زیرا همه این  قواعدها وقتی  اعتماد خلق را زیر و رو می کند قابل حفظ و حفاظت نیستند. قوانین دیپلماتیک و حقوق بشری جهانی اصول نیستند. شما به عنوان رهبران مردمی که می خواهند آزادانه زندگی کنند، مجبورید همه قواعد و قوانین را از این منظر ارزیابی و ارزشگذاری کنید. حتی اگر عراق از کویت خارج شود آن را هم به اتحاد دفاعی وارد کنید. زیرا غربی ها هر کاری از دستشان بر بیاید برای درگیری شما یا عراق انجام می دهند. هیچ کدام یک از فراخوان ها و نامه های اینجانب که برای شما ارسال کرده ام از این فراخوان واضح تر و روشن تر نوشته نشده است. من وظیفه خودم را برای  یادآوری انجام می دهم. اگر امکانش بود و اثرگذار باشد حتی با تک تک شما دیدار و برای این توافق شما را متقاعد خواهم کرد. اما افسوس که من آن قدرت و فرصت را ندارم. با این حال، از اینجا شما را فرا می خوانم و همانطور که می بینید دارم این فراخوان را می دهم. 

بدون اتلاف وقت، دبیر سازمان همکاری اسلامی را یک اتحادیه واقعی نظامی، اقتصادی و فرهنگی موثر تبدیل کنید. حداقل تبدیل به یک پیمان دفاعی بکنید. اگر برای انجام این کار نیاز است بر خودتان غلبه کنید این کار را بکنید، حداقل برای یکبار هم که شده انجامش بدهید، بخاطر خدا، بخاطر دین، بخاطر میهن و ملت به خودتان غلبه کنید. زیرا؛ این را بدانید و هر کس هر چی که می خواهد بگوید، هر چقدر که ما را تقسیم کردند اما ما در واقع یک ملت و یک سرزمین هستیم. این ملت، یک ملت یکپارچه است، این میهن یک میهن یکپارچه است. در گذشته این گونه بوده است، در آینده هم همینطور خواهد شد. وضعیت فعلی موقتی است، یک دوره گذرا از فطرت بیش نیست.

ممکن نیست همه چیز را فراموش کرده باشید. یک سری به رویاهایتان بزنید شاید ذره ای از فریاد من را آنجا پیدا کنید.

دوران کودکی خود را بخاطر بیاورید. آیا وصیت نامه پدربزرگتان، پدرتان، مادرتان، متفکران و شاعران واقعی این کشور، مردان و رزمندگان را به یاد نمی آورید؟

آیا تصور می کنید تا ابدیت در موقعیت های فعلی خود باقی خواهید ماند؟  

یه دوست از تلخی ها صحبت می کند. آگاه باشید، در این لحظات وحشتناک تاریخ اگر اقدام نکنید، با چنان طوفان شدیدی روبرو خواهید شد که شما را از راس هرمی که قرار دارید به ورطه نیستی پرتاب خواهد کرد و محو می شوید.

گوش بسپارید به زمینی که روی آن قدم می زنید. مردگان زیر زمین از شما برای این ملت معصوم و  بخاطر حفاظت از میهن؛ هزاران بار شما را فرا می خوانند.

بشنو آن آواهایی را که از کوه ها، تپه ها، از درون دل ها تو را فرا می خواند. بهانه شب و روز را نیاورید، اگر نیمه شب هم  باشد، جمع شوید و توافق کنید.

آوازهای برآمده  از مساجد، گنبدها، از تک تک صفحات نسخه های خطی، از تمام میهن و خطوط تاریخی؛ برای یکبار هم که شده بشنو و به خودت بیا.

به ایده هایی که در جوانی به سراغ شما می آمدند فکر کنید. به آرمان هایی که جوانان نیک ما را پر پر کردند را به یاد بیاورید.

به خاطر جان ها و خون های ریخته شده بر روی زمین سیاه، کویر و جنازه هایی که در غربت ماندند در طول جنگ جهانی اول برای دین شان، ملت شان، مهین شان، برای دین مان، ملت مان، میهن مان؛ به یاد بیاور. اشک های ریخته شده مادران را بخاطر بیاور.

از آخرین باری که متحد بودیم تقریبا یک قرن می گذرد. سود کشورهای ما چه شد؟ اگر یه لحظه به گذشته نگاهی بیاندازید، تشکیل یک اتحادیه دفاعی را مسئله مرگ و زندگی خواهید دید.

ای  روسای جمهور و پادشاهان، برای یکبار هم که شده؛ پرده یی که غربی ها بر روی چشمان شما زده اند را کنار بزنید!

از سرنوشت ظاهری شیخ نشین ها و امارات نشین ها عبرت بگیرید.

قبل از اینکه قرن حاضر با شما تسویه حساب کند، شما با قرن حاضر تسویه حساب کنید.

از زبان صمیمی قلب یک میلیارد مسلمان شما را فرا می خوانم. به شما هشدار می دهم که دیگر زمانی باقی نمانده و لحظه قضا و قدر نزدیک است. 

در مورد اینکه چقدر شما لیاقت و شایسته فرا خوانده شدن نبودی بعدا صحبت خواهند کرد. به هرحال، به دلیل در راس اقتدار هستید این وظیفه من است که به شما هشدار بدهم. هر چند اگر شما این وظیفه را به انجام نرسانید، انقلاب بزرگی رخ خواهد داد و کسانی می آیند که این وظیفه را انجام خواهند داد.

من به شما هشدار می دهم، به شخص شما  و مابقی دنیای اسلام، به ملت بزرگ اسلام هشدار می دهم.

در شیپور بیداری بزرگ و رستاخیز می دمم.

شرم بر آنانی که این صدای گوش خراش را نمی شنوند!

مژده به کسانی که حتی در لحظات آخر بیدار می شوند.

*در مجله رستاخیز در تاریخ ژانویه 1991 در صفحات 119 تا 120 چاپ شده است.

** بعد از اشغال کشورهای نفت خیز خلیج همانند تهاجم به عراق، جنگ های داخلی و اشغال در کشورهای مثل بوسنی، چچن، افغانستان، سومالی، سودان، سوریه، لیبی، یمن راه انداختند که منجر به نابودی شده است.

مناشدة

مناشدة لقادة الدول الإسلامية

سزاي قره كوج

أناشدكم الله

رؤساء الدول الإسلامية وقادتها وملوكها.

أناشدكم الله، رؤساء تركيا ومصر وإيران وسوريا والأردن وباكستان وتونس والجزائر والمغرب، وسائر الدول الإسلامية.

مهما كانت طريقة وصولكم إلى موقعكم الحالي، فسواء ساقه القدر، أو عن طريق الميراث من الأب والجد، أو عبر الكفاح والنضال، أو عبر الاستحقاق القانوني، أو بالتغلب والقوة، ألفت نظركم: بأن اللحظة الراهنة من اللحظات الأكثر حرجا في التاريخ، والتي تترتب فيها عليكم مسؤولية كبيرة ومهمة عظيمة. هذه المهمة، التي ربما جاء استحقاقها منذ أمد بعيد، تعيش لحظاتها الأخيرة وتوشك على النهاية.

ما هي المهمة؟

   تحتم عليكم المسؤولية عقد اجتماع عاجل، لإبرام معاهدة دفاع مشترك، وتطبيق بنودها، التي ينبغي أن تنص على أن تقوم جميع الدول بالدفاع المشترك عن أي دولة إسلامية تعرضت للاعتداء.

ما هي الحاجة التي تدعو لهذه الاتفاقية؟ إن الدول الغربية قد بدأت بالسيطرة على مناطق النفط في الخليج، وكان الهجوم على العراق هو المهمة التالية، التي قدم مبررها العراق بنفسه حين قام باحتلال الكويت.

وبعد العراق، ستتعرض دولكم جميعها، واحدة تلو الأخرى، لهجوم قوات الدول نفسها، البرية والبحرية والجوية. تماما، كما اجتح المغول البلاد الإسلامية تباعا، عندما كانت إحدى الدول تتعرض للاحتلال تقف جارتها موقف المتفرج حتى يأتي دورها. وهذا ما حصل في الأندلس بعد تمزقها إلى دويلات، كانت القرية التي تشاهد الهجوم الوحشي على جارتها، كالنعجة، تنتظر دورها في الذبح.

فاعتبروا، قادة ورؤساء وملوك، من التاريخ، ولا تكرروه مرة أخرى.

إن اعتراض الدول الغربية، المتوقع، على اتفاقية من هذا النوع، ينبغي أن يشكل الحافز الأكبر على إبرامها. وإن كانت نواياهم الهجوم على بلادنا بعد الدول النفطية، فإن التراخي عن عقد معاهدة دفاع ستكون عواقبه وخيمة. وإذا لم يكن الغرب يبطن نية الهجوم على بلادنا، فليس لهم أن يرتابوا من اتفاق كهذا. إن الاتفاق ينص على محاربة المعتدي، فالمرتاب منه، بالضرورة، يضمر سوء النية. وإذا افترضنا غياب النوايا السيئة، فلا يوجد سبب آخر للاعتراض على اتفاق من هذا النوع.

السادة: ملوك وحكام وقادة ورؤساء

نعيش اليوم لحظات قيمة، فسارعوا إلى الاجتماع ولا تضيعوها، وأبرموا معاهدة الدفاع المشترك، المباركة، التي تعطي الأمان للدول الإسلامية. فإن لم تفعلوا، فلن يذكركم التاريخ والشعوب المستضعفة، ذكرا حسنا حتى يوم القيامة.

أنا أكتب منذ ثلاثين عاما، وقد سطرت في جميع مؤلفاتي، ومئات المرات، بوضوح وتفصيل، أن الغرب سيقوم باحتلال منابع النفط، وبعدها سيسعى لاحتلال دولة بعد أخرى. واليوم، للأسف، بدأت تنبؤاتي تتحقق، ولطالما تمنيت أن أكون واهما، وتخطئ توقعاتي.

إن تعليقي عقب احتلال الكويت، قد تصدر عناوين الصحف، اليوم، بعد أربعة أشهر. وإني أحذركم من الأيام القادمة، تحركوا، لا تراعوا البروتوكولات، فإنها شكلية، وموضوعة لخدمة أسس ومبادئ، ولا ينبغي أن يشكل البروتوكول عائقا أمام الأسس والمبادئ، وإن شكل ذلك ينبغي تجنبه. نعم، لا تكونوا مستلبين أمام التقاليد الدبلوماسية والبروتوكولات، بل كونوا أنتم القيمين عليها. لا تشكل القواعد الدبلوماسية أي أساس لحقوق الإنسان العالمية. وأنتم رؤساء الشعوب التي تتطلع للحرية، فيجب مقاربة هذه القواعد من هذا المنظور، وتقييمها على هذا الأساس.

إذا انسحب العراق من الكويت، ضموه إلى هذا الاتحاد، لأن الغرب يريد أن يضعكم في مواجهة مع العراق.

لا نداء ولا رسالة ولا مقالة أكثر وضوحا من خطابي هذا الذي أوجهه إليكم.

إنما أنا مذكر، ولو كان متاحا لي زيارتكم جميعا، لقدمت عليكم، ليمضي الله هذا الأمر، إن شاء، وتبرم هذه الاتفاقية، ولكني لا أملك من القوة والإمكانية الكافية لها، ولا يسعني إلا مناشدتكم، وها أنا ذا أفعل.

فعّلوا “أمانة الاتحاد الإسلامي” عسكريا واقتصاديا وثقافيا. ولو اقتصر على اتفاق حول دفاع مشترك على الأقل.

افعلوا ذلك، افعلوه ولو لمرة واحدة، افعلوه ولو تطلب ذلك أن تتجاوزا أنفسكم، تجاوزوا أنفسكم، لله والدين والشعب. وإن الغرب مهما عمل على تشتيتنا، وبث الفرقة بيننا، فإن بلادنا وشعوبنا تنهل من معين واحد، أصل هذه الشعوب واحد، وأصل هذه البلاد موحدة. كان هذا تاريخها في الماضي، وسيكون مصيرها في المستقبل. وحالنا اليوم، فترة عرضية زائلة.

لا يمكن لقوة النسيان أن تكون قد سطت عليكم، وسلبتكم كل الذاكرة، اصغوا في أحلامكم إلى صدى صراخي فيها، استحضروا طفولتكم، وتذكروا وصايا أجدادكم وابائكم وأمهاتكم، ومثقفي البلاد وشعرائها ورجالها وشيوخها.

هل تظنون أن مواقعكم التي تشغلونها تدوم لكم؟

الصديق ينطق بالحقيقة، ولو كانت مرة. يجب الاعتراف، بأن تقصيركم وتقاعسكم في أكثر لحظات التاريخ رعبا، سيطيح بكم وبعروشكم، إلى مهاوي الفناء.

أصغوا إلى التراب الذي تطؤون، ستسمعون ملايين الموتى تناديكم، لتحفظوا أوطانكم وشعوبكم البريئة. اسمعوا الأصوات الهاتفة من أعالي الجبال، ومن الهضاب، ومن أعماق القلوب. اجتمعوا على نية الاتفاق، ولو إلى منتصف الليل. تجاوزا أنفسكم ولو مرة واحدة لتسمعوا المساجد والقباب والكتب وجغرافيا الوطن وتاريخه. فكروا بالقيم التي نشأتم عليها في شبابكم. والقيم التي تغزونا اليوم، وتدمر أغلب شبابنا.

اذكروا الشهداء الذين افتدوا دينهم وديننا، وشعوبهم وشعوبنا، وأوطانهم وأوطاننا، بأرواحهم، وسقوا التراب بدمائهم، اذكروهم، واذكروا دموع الأمهات الثكالى.

ما الذي حققته أوطاننا من مكتسبات، بعد قرابة قرن من تشتتها عن وحدتها؟ إن أي التفاتة منكم إلا الوراء، ستؤكد لكم إن الاتحاد الدفاعي مسألة حياة أو موت.

أيها القادة والرؤساء والملوك، تجاوزا أنفسكم ولو مرة واحدة، لتنزعوا العصابة التي وضعها الغرب على عيونكم. اتعظوا من عاقبة تأتي على العلماء والأمراء. حاسبوا الواقع قبل أن يحاسبكم.

أناشدكم، وأنا على يقين بأنني ترجمان لمليار مسلم، وأحذركم بأن الوقت لم يعد يتسع أمامكم، فإن اللحظة المقدرة قد أزفت.

سيقول قائلون، ويتحدث متحدثون، بأنكم لستم أهلا لمواقعكم، بسبب مواقفكم الآنية. وحتى إن كان الأمر كذلك، فلا شك أن النصيحة واجبة، طالما أن بقاءكم مازال قائما حتى الآن. وإن تأخركم عن إنجاز المهمة، سيشعل ثورات كبيرة وانتفاضات عارمة، ليأتي بعدكم من ينجز المهمة.

أحذركم، وأحذر العالم الإسلامي قادة وشعوبا.

وأنفج في الصور العظيم، صور اليقظة والانتفاضة.

يا حسرة على الذين لا يسمعون النداء، الذي يصرخ في الآذان.

ويا سعادة من ينتبهون ويهبون، ولو في آخر لحظة. 

“نشرت في صحيفة “درليش” (الإحياء) في عددها 119-120 في كانون الثاني، يناير 1991.

“” بالإضافة إلى العدوان على العراق بعد احتلال منطقة الخليج، ثم تدمير البوسنة والشيشان وأفغانستان والصومال والسودان وسوريا وليبيا واليمن والكثير من الدول الإسلامية بالاحتلال والحروب الداخلية””

RAMAZAN BAYRAMI KUTLAMASI

RAMAZAN BAYRAMIMIZ KUTLU,

İSLÂM ÜLKESİ BİR VE HÜR OLSUN.

İSLAM ALEMİ’NİN BAŞINA GELEN FELAKETLER SON BULSUN.

İstanbul, 11 Nısan 2024

İslam Milletinin 1445. Ramazan Bayramı kutlu olsun.

İslam Medeniyeti birçok badireler atlattı. Haçlı ve Moğol saldırılarını yaşadı. Yüzyıllarca Doğu’yu Batı’nın, Batı’yı Doğu’nun tasallutundan korudu.

Gün oldu, güller açan medeniyetinin kimi gülleri soldu. Ama o gül ağacı yeni goncalar verip yeni güller açarak gelişimine devam etti. Ta ki son büyük devletimiz yıkılana kadar.

Batı bizi birbirimizden zorla ayırdı.  İslam Milleti, devletinin varlığını devam ettiremedi. Onlarca irili ufaklı ulus devlet kuruldu.

Tarihte hiçbir ülkenin sahip olmadığı ölçüde teknolojik, askeri ve ekonomik üstünlüğü ele geçirmiş büyük devletler karşısında, bu ulus devletlerin bağımsızlıklarını korumaları mümkün değildir.

Bu devletler Orta Çağ Avrupası’ndaki şato devletlere benzemektedirler. O zamanın şato devletleri günün teknolojisi olan ateşli silahlar ile nasıl ortadan kaldırıldı ise günümüz ulus devletleri de büyük devletlerin saldırıları karşısında çaresizdirler. Nitekim gözümüz önünde birçok devlet adeta feshedilerek parçalara ayrılmıştır.

Bu ulus devletlerden görece diğerlerinden daha büyük olanlarının tek başına büyük devlet olma iddiası ise milleti aldatmaktır. O ülke yöneticileri buna inanıyor iseler, sadece milleti değil kendilerini de aldatıyorlar demektir.  Tarihin kılıcı keskin ve acımasızdır.  Realite ortadadır.

Diriliş, İslam âlemini işgal ve yıkıma karşı 70 yıla yakın bir zamandır uyarmakta ve aynı zamanda ona bir çıkış yolu göstermektedir.

Çare, “İslâm’ın Dirilişi” diye özetlediğimiz hareketin büyüyüp başarıya ulaşmasıdır. “Müslüman”, “İslâm Ülkesi”, “İslâm Toplumu”, “İslâm Milleti”, “İslâm Devleti”, “İslâm Medeniyeti” kavramlarını temel alan bir görüşle Müslüman aydınlar bilinçlenip, bir araya gelip bütün Müslümanların kurtuluşu için harekete geçmedikçe bir umut görünmemektedir.

Gazze faciasının başında, kurucu genel başkanımız Sezai Karakoç’un yaptığı çağrıyı tekrarlamış, o günlerde gerçekleştirilen İslam İş Birliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin ortak toplantısını dikkatle takip etmiştik. Maalesef bu önemli toplantı ziyan edildi. Birtakım temennilerden öteye geçilemedi. Ortak karar alınamamasının suçu birkaç devlete atılırken, geri kalan ülkelerin neden ortak hareket edemediği sorusu cevapsız kaldı.

Şimdi aylar sonra Gazze’de katliam ve yıkım devam ederken bu çağrıyı üç dilde tekrar ediyoruz. Arapça, Farsça, İngilizce çevirilerini İnternet sitemize koyacağımız gibi, önümüzdeki günlerde çağrının muhatabı kişi ve kurumlara da bu çağrıyı göndereceğiz.

Umutsuz değiliz, umut vardır. Yeter ki İslam Ülkeleri, kendi birliklerini kursunlar.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

GENEL BAŞKANI

Lütfü YILMAZ

 

 İSLÂM ÜLKELERİNİN BAŞINDA BULUNANLARA

ÇAĞRI*

Sezai KARAKOÇ

 Size sesleniyorum.

İslam ülkelerinin başında bulunan cumhurbaşkanları, başkanlar, krallar, size sesleniyorum.

Türkiye’nin, Mısır’ın, İran’ın, Suriye’nin, Ürdün’ün, Pakistan’ın, Tunus’un, Cezayir’in, Fas’ın ve diğer İslam ülkelerinin başında bulunanlar size sesleniyorum.

Bulunduğunuz yere nasıl geçmiş olursanız olun ister kaderin sevkiyle veya cilvesiyle, ister babadan dededen size geçen veraset hakkıyla ister alnınızın teriyle, ister hak ve hukukla, ister kuvvet zoruyla halkınızın yönetimini ele geçirmiş bulunun, size sesleniyorum ve diyorum ki, tarihin en kritik göreviyle, en ağır sorumluluğu ve ödeviyle karşı karşıyasınız. Bu görevi çoktan yerine getirmeniz lazımdı şimdiye kadar. Şimdi, hülûl etmiş vâdenin son deminin son demidir.

Bu görev nedir?

Bu görev, derhal bir araya gelip bir SAVUNMA ANLAŞMASI yapmanız ve bunu harfi harfine uygulamanızdır. Yani herhangi bir İslam ülkesine saldırı olursa, ona hep birden karşı koyma hususunda anlaşmak durumuyla karşı karşıyasınız.

Neden böyle bir anlaşmaya ihtiyaç vardır? Batı ülkeleri Körfez’in petrol bölgesini işgale başlamıştır da ondan. O işgal bitince hep birden Irak’a saldıracaklardır. Bunun için de bahane hazırdır. Bu bahaneyi, Irak, Kuveyt’i işgal etmekle bizzat kendisi vermiştir.

Irak’ın işi bittikten sonra, teker teker birer bahane ile sizin ülkeleriniz aynı batılı ülkelerin hava, deniz ve kara kuvvetlerinin saldırısına uğrayacaktır.** Tıpkı Moğolların İslam ülkelerini zapt etmeleri gibi. O zaman, ülkenin biri alındığında, komşusu seyirci kalıyordu. Ama hemen ardından sıra kendisine geliyordu. Tıpkı Endülüs’teki parçalanmadan sonra olduğu gibi. Bir beylik, İspanyolların vahşi saldırısına uğradığında öbürleri hareketsiz ve cansız, kurbanlık koyun gibi sıranın kendisine gelmesini bekliyordu.

Ülkelerinizi aynı duruma düşürmeyiniz, tarihten ibret alınız, ey başkanlar, cumhurbaşkanları, krallar!

Siz böyle bir anlaşma girişiminde bulunduğunuzda, batılı ülkeler engel olmaya kalkışırlarsa, işte o vakit, böyle bir anlaşmanın zarureti çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Eğer onlar petrol bölgesinden sonra ülkelerimize saldıracaklarsa, bu savunma anlaşmasını yapmayıp ihmal etmemiz bize çok pahalıya mal olacaktır. Batılıların ülkelerimize saldırma niyetleri yoksa ve iddia ettikleri gibi Irak bize saldıracaksa, böyle bir savunma anlaşmasından işkillenmemeleri gerekir. Bu savunma anlaşmasında, kim saldırırsa onunla savaşılacağı zikredileceğine göre, bundan gocunacak olanın niyeti kötü demektir. Kötü niyetli değillerse, böyle, bir savunmaya yönelik anlaşmayı desteklememeleri için bir sebep olmamalıdır.

Ey krallar, hükümdarlar, başkanlar, cumhurbaşkanları! Saniyelerin kıymetli anlarını yaşıyoruz. Vakit kaybetmeyiniz, bir araya geliniz, İslam ülkelerinin sigortası gibi, kutlu savunma anlaşmasını derhal imzalayınız.

Bunu yapmadığınız takdirde, talihsiz halkların çocukları, kıyamete kadar, tarihle birlikte bu ihmalinizi elbet hayırla yad etmeyeceklerdir.

Otuz senedir yazıyorum. Tüm eserlerimde Batı’nın bir gün gelip petrol bölgesini işgal edeceğini, sonra teker teker öbür ülkeleri istilaya girişeceğini açık ve seçik bir şekilde yüzlerce kez yazdım. Bugün ne yazık ki, bu öngörüm tahakkuk etmeye başladı. Keşke yanılsaydım. Keşke yalancı çıksaydım!

Kuveyt’in işgalinin ardından yaptığım yorum bugün, yani dört ay sonra, gazete manşetlerine geçti. Şimdi de yakın gelecek için sizi uyarıyorum; harekete geçin, protokolü bir kenara itin  -Protokol, bir şekil, bir usul meselesidir ve esas içindir-.  Protokol, esasa engel olmamalıdır. Engel olursa zararlı olmuş demektir, onu çiğnemek gerekir. Evet, protokollerin, diplomatik geleneklerin mahkûmu olmayınız, hâkimi olunuz. Çünkü, bütün bunlar, halkların güveni içindir, yoksa o güveni sarsma pahasına muhafazası gerekli kurallar değildirler. Diplomatik kurallar, evrensel insan hakları ilkeleri değildir. Özgür yaşamak isteyen halkların başları olarak sizler, tüm kuralları bu açıdan görmeye ve değerlendirmeye mecbursunuz.

Kuveyt’ten çekilirse Irak’ı da savunma birliğine alınız. Çünkü: batılılar ne yapıp yapıp sizlerle Irak’ı çarpıştırmak istiyor.

Hiçbir çağrı, hiçbir yazı, hiçbir mektup benim size yönettiğim bu çağrıdan daha açık yazılamaz.

Ben hatırlatma görevimi yerine getiriyorum. Eğer mümkün olsa ve bir etkisi bulunsa, her birinizi ziyaret edip bu anlaşma için sizi ikna etmek isterdim.

Fakat, heyhat ki, o güç ve imkânda değilim. Ancak, buradan seslenebilirim. Ve işte sesleniyorum.

Vakit kaybetmeden, İslam Birliği Sekretaryasını, gerçek, etkin, askeri, ekonomik ve kültürel bir Birliğe çeviriniz. En azından bir Savunma Paktı haline getiriniz.

Bunu yapmanız için kendi kendinizi aşmanız gerekiyorsa, aşınız, bir kerecik olsun aşınız; Allah için, din için, yurt ve milletimiz için kendinizi aşınız. Çünkü: biliniz ki, kim ne derse desin, Batılılarca ne kadar bölünmüş olursa olsun, yurt ve milletimiz, aslında birdir. Bu millet, yekpare bir millettir, bu yurt yekpare bir yurttur. Geçmişte böyleydi, gelecekte de böyle olacaktır. Bugünkü durum geçicidir, arızî bir fetret döneminden başka bir şey değildir.

Her şeyi unutmuş olamazsınız. Rüyalarınızı kurcalayınız, belki benim çığlığımın bir zerresini olsun orada bulacaksınız.

Çocukluğunuzu hatırlayınız. Dedenizin, babanızın, annenizin, bu ülke gerçek düşünür ve şairlerinin, er ve erenlerinin size vasiyetlerini hatırlamıyor musunuz?

Bulunduğunuz mevkilerde ebedi kalacağınızı mı sanıyorsunuz?

Dost acı söyler. Biliniz ki, tarihin bu en korkunç anında gerekeni yerine getirmezseniz, fırtınaların en şiddetlisiyle bulunduğunuz zirvelerden yokluğun uçurumuna savrulup gideceksiniz.

Kulağınızı, bastığınız toprağa yapıştırınız. Yerin altındaki ölüler, sizden bu masum milleti ve yurdu korumanız için milyonlarca ağızdan sesleniyorlar.

Dağlardan, tepelerden, gönüllerden yükselen sesi işitiniz. Gece ve gündüz demeyiniz, gece yarısı da olsa toplanıp anlaşınız.

Camilerden, kubbelerden, yazma eserlerin sayfalarından, tüm yurt ve tarih çizgilerinden yükselen sesi işitmek için bir kerecik olsun kendinizi aşınız.

Gençliğinizde gelip sizi yoklayan idealleri düşününüz. Etrafınızda uçuşan, nice genci yakıp kavuran idealleri hatırlayınız.

Birinci Dünya Savaşında, dinleri, milletleri, yurtları, dinimiz, milletimiz, yurdumuz (ki bunlar birbirine perçinlenmiş kutlu değerlerimizdir, birbirlerinden ayrılmazlar) uğruna canlarını veren, kanlarını kara toprağın içtiği, çöllerde ve gurbetlerde kalmış şehitleri hatırlayınız. Dökülen kanları ve gözyaşlarını hatırlayınız. Annelerin döktüğü gözyaşlarını hatırlayınız.

Birliğin bozulmasının üzerinden yüzyıla yakın bir zaman geçti. Ülkelerimizin kârı ne oldu? Bir parça geriye dönüp baksanız, bir savunma birliği kurmayı, bir hayat memat meselesi olarak görürsünüz.

Gözünüze Batılıların çektiği perdeyi yırtıp atmak için bir kerecik olsun kendinizi aşınız ey başkanlar, cumhurbaşkanları, krallar!

Şeyhlerin, emirlerin artık gözüken akıbetinden ibret alınız. Çağ, sizi hesaba çekmeden siz çağın hesabını yapınız.

Size, bir milyar Müslüman’ın gönlüne tercüman olduğuma yürekten inanarak sesleniyorum. Vaktin kalmadığını, mukadder anın yaklaştığını haber veriyorum.

Kimileri sizin şimdiye kadarki tutumunuzla bu çağrıya layık olmadığınızı söyleyeceklerdir. Öyle de olsa, şimdi iktidarda olduğunuzdan sizi uyarmak bir görevdir. Siz bu görevi yapmazsanız, elbet, büyük devrim olacak ve görev yapacaklar gelecektir.

Sizi uyarıyorum, şahıslarınızla ve şahıslarınız dışında tüm İslam dünyasını, büyük İslam milletini uyarıyorum.

Büyük uyanış ve diriliş sûrunu üflüyorum.

Bu kulakları patlatacak sesi işitmeyeceklere ne yazık!

Son anda da olsa uyanıp dirilecek olanlara muştular olsun.

 * DİRİLİŞ Dergisi’nin Ocak 1991 tarihli 119-120. sayısında yayınlanmıştır.

 ** Körfez bölgesi işgali sonrası Irak’a saldırıldığı gibi Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Somali, Sudan, Suriye, Libya, Yemen başta olmak üzere birçok İslam ülkesi işgaller ve iç savaşlarla yerle bir edilmiştir.