İstanbul, 19 Haziran 2010
Gün geçmiyor ki, ülkemiz acı bir haberle sarsılmasın, şehitler verilmesin. Bunun gelip geçici olduğunu sanan geçmiş yönetimler, meselenin esasına nüfuz edemedikleri için, hep, basit, sathi tedbirlere başvurdular. Bu yüzden saldırıları önlemek şöyle dursun âdeta artmasına sebep oldular.
Bu ve benzeri saldırılar, sadece, illegal örgütün ya da örgütlerin işi değildir. O örgütler dış mihrakların tetikçisidirler. Onların arkasında Batı, hatta Doğu ve Kuzey vardır.
Batı’nın değişmeyen temel amacı, tüm islâm ülkesini istilâ ve işgal edip ne kadar faydalanılacak imkân varsa onları ele geçirmektir. Toprağı ele geçirmek; suyu, yani nehirleri, gölleri ve denizleri ele geçirmek; petrol ve doğalgaz, tüm enerji kaynaklarını ele geçirmek, tarihi zenginliklerimizi ele geçirmektir. Ormanları, şehirleri, tabiat verimlerini ve insan emeğiyle oluşmuş her değer ve serveti ele geçirmek için Batılılar iki yüz yıldan beri İslâm Milleti ve Ülkesine sürekli ve TOPYEKÛN BİR SAVAŞ açmıştır. Bu savaş, daha önceki Haçlı Savaşlarının devamı, süreklisi ve çok daha büyük ve donanımlısıdır.
Bu topyekûn savaş, bir boyutuyla kültür savaşıdır; bir boyutuyla en yıkıcı, en acımasız, en amansız ekonomik savaştır, bir boyutuyla bilim ve teknolojinin tüm ilerlemesiyle korkunç derecede etkinleşen bir askerî savaş, silâhlarla yapılan savaş, bir cephesiyle de siyasî ve diplomatik savaştır.
Bu savaş sonucunda, İslâm Dünyasının Batıya karşı aşılmaz seddi olan Osmanlı Devleti yıkıldı. İslâm Âleminin Batıya karşı koruyan kalkanı kalmadı. İslâm Âlemi, irili ufaklı devletleriyle batıdan, hatta kuzey ve doğudan gelen bu istilâ akınlarının önünde duramamakta, sarsılmakta ve yer yer yıkılmaktadır.
Batı, bizim için, bir zakkum ağacıdır. Bu ağacın meyveleri, İslâm dünyası için, inkârcılık, anarşizm ve kaostur.
İslâmın tûba ağacı, adalet, huzur, iki dünya mutluluğu, âdeta bu dünyada insan hayatını cennet hayatına çevirmek için ideal bir düzen kurarken, Batı, hayatı cehenneme çevirmek için elinden geleni ardına bırakmamaktadır.
“İslam insanı” modeliyle yetişmesi gereken genç nesle, ülkesini mânen ve maddeten yükseltecek, güçlendirecek bir ideal, onun yanında tüm İslâm milleti ve ülkesini bütünleştirip ayağa kaldıracak ve Batı’nın karşısına dikecek daha kapsayıcı bir ideal, onun devamı olacak, tüm insanlığın mutluluğunu tekeffül edecek bir ideal verilmedikçe, gençlerimizi anarşizme, terörizme ve hatta nihilizme kaptırmamamız, ülkenin bölünüp parçalanmasına bilerek bilmeyerek âlet edilmelerine mâni olmamız mümkün görünmemektedir.
Tüm İslâm Âleminde, muhteşem bir gelecek inşa ederek insanlığın kurtuluşu için gereken gerçekçi adımı atacak bir nesil idealini, DİRİLİŞ NESLİ idealini genç nesle aşılamadıkça, Batılıların, medeniyetimizi temelden çökertmek sevdasından vazgeçmelerini beklemek boşuna olacaktır.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Büyük Milletimize baş sağlığı dilerken, genç nesle, Diriliş Nesli idealizminin, İslâm’ın insanlığı kurtaracak olan Millet, Medeniyet ve Devlet İdealinin aşılanması suretiyle tüm gençler için bir cazibe merkezi sağlanması gereğini, elli yıldan beri vurguladığımız gibi, bir kez daha tekrar etmek isterim.
YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI
A.Sezai KARAKOÇ