RAMAZAN BAYRAMI KUTLAMASI VE YAKLAŞAN SEÇİMLER HAKKINDA

İstanbul, 22 Nisan 2023

Ramazan ayı, oruç günleri bütün doluluğuyla Milletimizce yaşandı ve muhakkak ki, tüm bereketliliğiyle toplum ruhuna cevherlerinden cevher kattı. İnanıyoruz ki, bu oruçlar, milletimizin uyanmasına, saflarını sıklaştırmasına, dirilişini tamamlamasına tam bir vesile olmuştur. Allah’a hamdler olsun.

Bize, bu kutlu ülkeyi, insanlık içinde en sahih kimlik olan kimliğimizi ve toplumumuzu diğer toplumlardan farklı kılan tüm değerleri, milletimiz İslâm Milletine bağışlamış olan Allah’a sonsuz kulluğumuzu arz ederken, bu değerleri bize getirmiş bulunan başımız, baş tacımız Peygamber Efendimizi ve bu değerleri tam bir medeniyet bütünü halinde ebedî bir anıt gibi bize hediye eden ve miras bırakan büyüklerimizi sevgiyle, saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

İslam Milleti, bir Ramazan ayını, inancının zirvesinde yaşayarak, kimliğini bir kez daha sağlamlaştırdı, pekiştirdi. Kişi olarak, toplum olarak, millet olarak gerçek din Müslümanlığın doğruluğunu, iyiliğini ve güzelliğini ciğerlerimizin bütün gücüyle doya doya solukladık. İslam, dünya ölçüsünde, somut olarak, yani gözle görülür ve elle tutulur şekilde görüldü, duyuldu ve anlaşıldı. Âdeta, fizik olarak dahi, o, herkese dokundu ve ona da herkes dokundu. Allah’a hamdler olsun.

Oruç ki, insanı düşündürür. Geçmişine döndürerek ona olup bitenin muhasebesini yaptırır. Ömrün yanlış ve doğrularını insanın önüne serer. Bayrama çıkarken, insan daha bilinçli, daha güçlü ve daha umutludur. Ancak, tattığımız bu yüksek ve ulvi duygunun yanında, milletimizin dağınıklığının, İslâm Ülkesinin sahipsizliğinin acısını da en yoğun şekilde yüreğimizde hissettik. Bu dağınıklık ve sahipsizlik yüzünden, deprem felaketine uğrayan kardeşlerimize gereken yardım elinin yeterince uzanmaması bizi üzdü ve üzmekte de devam ediyor. Zaten, İslam Milleti ve Ülkesinin bütün problemleri, aydınlarının derlenip toparlanamaması ve bu sebeple de bir dirilişi gerçekleştirememesi yüzünden çözülemeden sürüp gidiyor.

İslam Dünyasının yöneticileri ise, gerçek gündemi bir yana bırakıp sun’i gündemle uğraşıyor ve halkı onunla uğraştırıyorlar. İslâm Milleti kendisini bulmasın diye dış güçler tarafından doğrudan ya da dolaylı yoldan telkin edilen gündemlere kapılıp takılıp kalan yönetimler, siyasî partiler ve medya, gerçek diriliş yönünü tıkayan, zaman kaybından başka bir sonuç doğurmayan meşgalelere çaba sarf edip güçlerini ve halkın dayanma gücünü tüketiyorlar.

Oysa ki, işgale uğramış İslam yurdu, kan ağlamaya devam ederken, yüreğimiz, acısı dinmeyecek şekilde yaralıdır.

Ne yazık ki tüm İslam ülkelerinde, açık ya da gizli, dolaylı ya da dolaysız bir istilâ ve saldırının, İslam’ı yok etme savaşının iz ve eserleri, tesir ve tahribi göz önündedir. Bu istilâ ve saldırının durması için Batı’dan, Doğu’dan ya da Kuzey’den medet umanlar daima hüsrana ve hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Bu güçler ile uzlaşma imkânı olduğunu sanan bu kişiler, böylesi tavırlarla sonunda devletin batmasını önleyemeyen son dönem Osmanlı vezirlerinin durumuna düşeceklerdir. Çünkü insanlık için büyük tehlike, Batı, Doğu ve Kuzey’dedir. Merkezde olan İslam, Dünya Barışı için insanlığın tek garantisi, tek şansıdır. İslam Dünyası uyanıp, bir an önce bir araya gelip, ABD, AB, Rusya ve Çin gibi büyük bir devlet veya birlik kurmazlar ve birlikten doğacak güce erişmez ise, nihayetinde Doğu ile Batı arasında çıkacak büyük ve topyekûn savaş yüzünden insanlık, yok olma, medeniyet de taş devrine geri dönme durumuna düşecektir.

Tek çare ve çözüm, İslam Dünyasının, uyanıp ya da uyandırılıp, en azından, Batı’nın Nato’su gibi bir Askeri Güç, Avrupa Birliği gibi bir Siyasi Birlik oluşturması ve böylece Doğu ile Batı arasında hür ve bağımsız yaşamaya kavuşmanın gereğini yerine getirmesidir. Kutlu Kitap, akıl, tarih, bilim ve tecrübe bunu emretmektedir.

Milletimizin Ramazan Bayramı’nı kutlarken, bir an önce, hepimizin ülkesi olan İslam Ülkesinden düşmanları kovmamız, bu, cennet toprağı gibi olan yurdumuzu her türlü olumsuzluktan arındırmamız için gereken birlik ve beraberlik, irade, kararlılık ve şuurluluk ruhunu bize ihsan etmesini ve en üstün millet olan milletimiz İslam Milletini, kıyamete kadar, en parlak ve güçlü bir gelecekle pâyidar etmesini Cenâb-ı Hak’tan can ve gönülden niyaz ederiz.

Allah’tan duamız, milletimizin, tüm İslam Milletinin bayramını, topraklarımıza göz dikmiş olanlara karşı bir kalkan kılsın. Mübarek Ramazan Bayramı, her kişiye olduğu gibi, Milletimize de Ülkemize de en kutlu bir kalkan olsun.

Aziz Milletimiz, değerli dostlar, ülkemiz bir kez daha seçim dönemine yaklaşırken, diriliş düşüncesi ve hareketi adına, milletimizin içinde bulunduğu durumu değerlendirmemiz gerekmektedir.

Halkımızın tarihinin bu döneminde, bilhassa kurulu düzen ve mevcut mevzuat çerçevesinde, sosyolojik yapının iki partili düzene yatkın olduğu görülmektedir. Bugüne kadarki seçimlerden anlaşıldığı üzere, lehlerineymiş gibi görünen bu psikolojiyi sürekli yaşatmak için iktidar ve muhalefet blokları, ortamı gergin tutmak ve bu sayede dikkatleri üzerlerinde toplamak politikası gütmektedirler. Bu durum, her fikrin kendini siyasi alanda ifade etme ve örgütlenme imkânının büyük çapta sınırlı kalmasına sebep olmuştur.

Siyaset alanının bu şiddetli gerilimi ve yüksek tansiyonu, aslında, topluma ve ülkeye büyük risk getirmiş ve hatta kaç kez yönetim krizine sebep olmuş ve onda derin yaralar açmıştır. Bugün dahi, toplumumuzun en büyük problemlerinden biri olarak bu durum sürüp gitmektedir. Siyasi Partiler Kanununun değiştirilip güne daha uygun bir hâle getirilmemesinden doğan bu durum, uzun vadede, her kesime zarar verecek bir manzara arz etmektedir.

Daha önceki dönemlerde yaşananlara benzer şekilde, bu dönemde de iki parti çevresinde toplanmış iki kutuplu düzenin arttırdığı, siyaset alanında var olan şiddetli gerilim, aslında toplum ve ülkeyi yıpratmayı sürdürmektedir. Çok partili dönemin başından beri devam eden bu durum, ne yazık ki, halkın psikolojisinde olumsuz gelişmelerin doğmasında etkili olmuştur. Bu yüzden, dış ilişkilerin ana ekseni değişmemiş, bağımlılıktan kurtulamamıştır.

Toplumla ilgili olaylarda birbirine sımsıkı bağlılık vardır. Bugünü tarihten soyutlayamayız. Olayları sadece akıl ve mantık veya toplumun bugünü açısından değerlendiremeyiz. Olayları tarihî akışı içinde anlamlandırmalı ve hiçbir olayı tek başına düşünmemeliyiz. Ülkemizin ve milletimizin geleceğini güven altına almak bütün hareketlerinizin temel amacı olmalıdır. Geleceğimizin güvenliğini sağlama düşünülmeden yapılacak bütün işler risk altında olacaktır. Tarihten misalleri çoktur ve ibret vericidir.

Ülkemizi imar etmeliyiz. Şüphesiz bu bizim görevimizdir. Ancak geleceğimizi garantilemeden yapacağımız imarlar, Allah göstermesin, hele bir de bu hizmetlerin uluslararası şirketlere yaptırıldığı da göz önünde tutulursa acıklı bir sonuçla karşılaşabiliriz. Demek ki, her şey, her çaba dönüp dolaşıp ülkenin geleceğinin sağlanmasına dayanıyor. O olmazsa, bütün emekler boşa gidebilir. Bunun için, ülkenin geleceği her zaman birinci gündemdir.

Bu seçimde de oy verirken geleceğimizin güvenliği açısından hareket etmeliyiz. Ne yazık ki, muhalefetiyle iktidarıyla seçime giren partiler, daha çok, bugüne odaklanmışlardır. Tarihî olayları unutup, ulus devlet olmanın zaaflarını hesaba katmadan, sanki gelecek tam güven altındaymış gibi hareket ediyorlar. Oysa, çağımızda, ulus devletlerin güvenliği oldukça zayıflamıştır. Belli ve büyük bir güce ermemiş devletler, ülkeler tâbi olmaya mahkûm gibi görünüyor.

Bugün, ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği dışındaki devletler, her an istilâya, saldırıya, baskıya, ekonomik-siyasi ve hatta silahlı müdahalelere maruz kalabilir. Örnekleri ortadadır. İslam ülkeleri, diriliş düşüncesinin altmış küsür yıldır beyan ettiği üzere, birliklerini kurmadıkları için, bugün, bu tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Ülkemiz de ne yazık ki, bu durumun dışında değildir.  Asıl “beka sorunu” budur.

Onun için, diyoruz ki, bu seçimde muhalefetiyle iktidarıyla seçime giren partilere oy verirseniz, âdeta geçmişe, bir “son”a oy vermiş olacaksınız. Oysa geleceğe oy vermek istiyorsanız, “Diriliş”e oy vermeniz gerekir.

Ankara Birinci Seçim Bölgesi Bağımsız Milletvekili adayı Nuri Ercan Tortop’a ve İstanbul Birinci Seçim Bölgesi adayı Fahri Safa Küpcü’ye oy verirseniz, bir “son”a değil, bir “başlangıc”a oy vermiş olacaksınız. Yani geleceğe, yani dirilişe…

Bu vesileyle tekrar İslam Milleti’nin Ramazan Bayramı’nı kutlar, seçimlerin milletimiz için hayırlara vesile olmasını dileriz.

YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ